Orman Yolu

     


          Yollar daraldı. Ağaçlar ise inadına devleşti. Güneş girmez oldu birden. Loş, hafif karanlık bu yolda ağır aksak ilerliyorduk. Ağaçlar kısa bir an, o küçük derenin üzerindeki eski köprünün üzerinden geçerken, azaldı. Sonra tekrar koca çamlar, yüz yıllık ulu çınarlar, kalın sarmaşıklar kapladı her bir tarafı.

          Kulağımdaki uğultunun sorumlusu olan rüzgar yolun kenarındaki ağaçlara da nasibini vermiş gibi görünüyordu. Binlerce dal avare gibi bir oradan oraya sürekli kıpırdaşıyor, ışık hüzmelerinin yeri sürekli değişiyordu. Renkler, tonlar sürekli bir karmaşa içindeydi. Hiçbir görüntü bir saniye hatta bir salise sonrasında aynı kalmıyor, her an bu muazzam görüntüye yeni bir renk adeta yeni bir ruh ekleniyordu.

           Ara ara ormanın ortasından fırlayan o kuru ağaç gövdeleri acizliklerini mi sergiliyor, yoksa kendisinden sonra yerine geçen kocaman ağaçların gölgesi altında kalarak asırlık soyunun büyüklüğünü mü gösteriyordu? Bilinmez.

            Yolda ilerledikçe çatıları renk renk, çeşit çeşit birçok köy evi çıkıyor karşıma. Büyük, şaşaalı evleri, köşkleri, apartmanları köşeye bırakmayı düşündürüyor insana bu eski ve ufak tefek ama huzurlu evlerin görüntüsü.

             Köyü geçince yine karşıma büyük çayırlıklar çıkıyor. Ardında yükseler dağların üzerindeki bir ağaç ordusu, bir orman benim peşimden geliyor. Binlerce ağaç gelip geçiyor.Binlercesi daha hiç görülmemiş. Hiçbiri beni yakalayamıyor.

              Fakat tek bir soru var kafamda.

              Ben bir yere kaçıyor muyum?

Yazar: Kehribar

0 yorum:

Yorum Gönder

Popular Posts