Ormanda Bir Akşamüstü

Su damlaları gibiydi ağaçların yaprakları. Binlerce, milyonlarca su damlası… Böyle düşündü ağaçların altında bağdaş kurmuş oturan ormancı. Orman onun tutkusuydu, sevdasıydı. Kimse kalbinden ormanı sökemezdi.
Yirmi yıl önce yaşlı anası demişti ona. “Bir yuva kur. Çocukların olsun. Düzenli bir işin olsun. Bırak bu orman sevdasını oğul.” Ama nafile. Yirmi yıl sonra işte burada, İki meşe ağacının arasında, cırcır böceklerinin sesinin derin uğultusunu dinleyerek oturuyordu. Onun yuvası da işi de burasıydı. O bu orman denizinin kaptanıydı. Hiç miçosu yoktu. Anasının ölümünden sonra kimi kimsesi kalmamıştı. Fakat gerçek bir kaptan isterse çılgın dalgalarla kendi başına da boğuşabilirdi.
Bakışları sonsuzluğa gider gibi görünen koca ormandan ellerine kaydı. Elleri kırış kırıştı. Yıllarca ne çok iş yapmıştı o eller. Kırışmasına şaşırmamak gerekti. Ellilerine geliyordu adam. Saçları ara ara kırlaşmış, yüz çizgileri elindeki kırışıklıklar gibi belirginleşmişti. Bedeni gittikçe yaşlanıyordu. Tükenip gidiyordu hayatı.
Peki o bu hayatta ne yapmıştı? Herkesin ondan beklediğinin aksine kalbinde olanın yoluna gitmiş ve ona ulaşmıştı. Mutlu ve huzurlu bir hayat sürmüştü. En önemlisi ise canından çok sevdiği bu ormanı korumuştu.
Hayatı boyunca yanında kimse olmayabilirdi. Zaten o da vefasız olan insanlıktan hiçbir şey beklemiyordu. Yıllarca koruyup kolladığı bu ormanın yanındaki köyde yaşayan köylüler ona bir deli gözüyle bakıyor, onu vahşi buluyordu. Fakat o zaten yalnız değildi. Etrafını binlerce ruh sarmıştı ormancının. Hem de insanlar gibi vefasız değildi bu ruhlar. Onlara baktıkça hiçbir yere gittikleri yoktu. İşte bu yüzden sevmişti ormancı onları bu kadar.
Kafasını kaldırdı ormancı, havaya baktı. Ufukta bir yağmur görünüyordu. Yaşlı dizlerine zorla güç verip kalktı ayağa. Kalbindeki mutluluk ve sevdasıyla birlikte ormanın derinliklerindeki kulübesine yavaşça yollandı…

Yazar: Kehribar

0 yorum:

Yorum Gönder

Popular Posts